Yazılımcılarla anlaşmak, yazılımcı olmayanlara dünyanın en zor işi gibi gelebilir. Aslında yazılımcı olanlara da öyle gelir; yani bunda bir problem yok.
Yıllar içerisinde yazılım süreçlerinin iç dinamiklerini anlamanın tek başına yeterli olmadığını defalarca görme şansı yakaladım. Süreç içerisinde geliştirdiğim yöntemlerden derlediğim adımları paylaşmak isterim:
1- Güven Temeli
Bütün ilişkilerde olduğu gibi, yazılımcılarla olan ilişkilerde de en temel nokta güven. Güveni oluşturmak da hayatın diğer alanlarında olduğu gibi insan ilişkileriyle ilgili. Lakin yazılımcılar söz konusu olduğunda ek bir nokta daha var: Yazılımcı perspektifinden bakıldığında, işin temel taşlarını yerine oturtmak olarak tanımlanabilecek bir işlem söz konusu.
Bu işlem sırasında yazılımcının güvenini sağlayabilmek için en az onun kadar çalışıyor olduğunuzdan emin olmak faydalı olacaktır, zira yazılımcılar çok çalışmak durumunda olduklarının farkındadırlar ve bu durum benzer bir karşılık bulamazsa güven kaybına yol açabilir.
Güven sürecinin tek belirleyeninin para olmadığını da burada belirteyim. Süreci doğru kurgulamanın temel noktası her zaman taşın altına elimizi ne kadar koyuyor ve bunu ne kadar şeffaf bir şekilde gerçekleştirebiliyor olduğumuz.
2- Egoyu Dizginlemek
Teknolojinin ciddi bir hızla geliştiği günümüzde, yazılımcılar kendilerini dünyanın patronu olarak görürler. Aslına bakarsanız, bu bakış açısı bir noktasıyla doğrudur. Teknolojiye yön verebilme becerisi, pek çok alanda istenildiği gibi ilerleyebilme özgürlüğünü de beraberinde getirir.
Lakin burada dizginlemek üzerinden bahsettiğim konu, yazılımcının egosu değil, girişimcinin egosu. Sürecin devindireni teknoloji olduğundan, yazılımcının egosunun temelleri sağlam. Girişimcinin kendi içerisinde orman kanunları işleyen bir piyasada kendisini savunmak için geliştirdiği egosu ise, görece daha flu bir noktada. Ortaya öyle ya da böyle çıkmak durumunda olan egoyu dizginleyebilmek, özellikle yazılımcı ilişkilerinde kilit bir noktada.
Daha somut konuşacak olursak, oluşturulan ürünün oluşturulma sürecinde “sahip” olmanın, “patron” olmanın ve “girişimci” olmanın verdiği egolardan mümkün mertebe sıyrılıp, işin en alt kademesinde nasıl yürütüldüğünü anlayıp, süreçlere o noktadan bir bakış açısı geliştirmek gerekiyor.
3- Sözlü Anlaşma
Belirli bir ilişki oluşturduktan sonra, yazılı anlaşmalara geçilmesi gerektiği zaten aşikar. Lakin yazılı anlaşmaların öncesinde, iki taraf için de zarar içermeyecek bir “deneme süreci” tanımlamak ve bu süreç içerisinde karşılıklı verilen sözler üzerinden ilerlemek faydalı olacaktır.
Bu durum, faydasını özellikle süreç ilerlemeye başladığında gösterir. Yapılacak yazılı anlaşmalar genelde yasal olarak “üstesinden gelinebilecek” açıklarla dolu olacaktır. Bu açıklar üzerinde durmanın iki taraf için de rahatlatıcı olacağı süreçler gelecektir. Bu tarz süreçlerden sıyrılıp işin gerçekten ilerlemesini sağlayabilmek için, tarafların karşılıklı olarak birbirlerine verdikleri sözleri tam ve net bir şekilde tutabiliyor olmaları önemlidir.
Küçük sözlerle sürece başlamayı öneririm. Konsepti kanıtlayan minimum bir ürün olabilir, karşılığında verilebilecek bir para olabilir, sunulacak şeylerin değişmesi mümkün. Değişmeyen kural ise, sözlü anlaşmaya ne kadar uyulursa, yazılı olanlara da ancak ve ancak o kadar uyulabileceğidir.
4- Ortaklık Yaklaşımı
Hisse paylaşımı gibi konular üzerinde duracağım, lakin şu anda bahsettiğim ortaklığın şirket ortaklığıyla doğrudan bir alakası yok. Gelişmekte olan bir sürecin sorumluluğunu yüklenmekteki ortaklıktan bahsediyorum. Tamamen psikolojik bir süreç, herhangi bir şekilde yazılması hatta konuşulması bile gerekmiyor.
Sorumluluğun ortak paylaşılıyor olduğunun anlaşılması, orta-uzun vadede oluşabilecek motivasyon sorunlarıyla baş edebilmekte ciddi fayda sağlayacaktır.
5- Küçük Adımlar ve Deneme Süreçleri
Sözlü anlaşma kısmında bahsettim, biraz daha açayım: Ortada herhangi bir süreç tanımı olmasa bile birlikte hareket etmeye başlayabilmek önemli bir özellik olacaktır. Bunun için ihtiyacınız olan temel şey, fikrinizi minimal düzeyde gerçekleştirmiş gibi yapabilecek herhangi basit bir ürün olabilir. Bununla beraber, bu deneme süreci içerisinde aktif olarak bulunarak da sorumluluk paylaşımına dair ipuçları vermeniz mümkün.
Her ne kadar bu ipuçları işinize yarasa da, bir girişimci olarak sürekli geliştirmeniz gereken en önemli özelliğiniz insan ilişkileri. Yazılımcılarla ilişkiler de bunun önemli bir parçası, hatta kimi zaman kendinizi sınama tahtası bile olabilir.
Ya Sizce?
Yıllardır içinde bulunduğum yazılım şirketimin ardından, yakın zamanda girişimlere teknik konularda ve yazılımcılarla ilişkilerde danışmanlık vermeye başladım.
Bu kapsamda bir kitap da yazdım; ismi “Denklem: Girişimciler için Yazılım Dünyasında Hayatta Kalma Rehberi”. Kitaba buradan ulaşabilirsiniz.
Eğitimler ve atölyeler de yapacağımız sürecin her başlığında siz girişimcilerin fikirlerini önemsiyorum.
Dilerseniz Facebook , Twitter ve LinkedIn üzerinden bana ulaşmanız mümkün.